Cinsiyet Fizyolojisi
İnsanın cinsiyeti ; döllenme sırasında belirlenir. Cinsel birleşmede, annenin yumurtasıyla babanın spermi birleştiği anda, doğacak çocuğun erkek mi yoksa kız mı olacağı bellidir. Ama anne rahmindeki yaşamlarının ilk bir kaç haftası boyunca erkek ya da dişi embriyo arasında anatomik farklılık belirsizdir. Erkeklik ya da dişilik, bir süre sonra belli olur. Yenidoğan bebeklerin cinsiyetini ayırdetmek için onların dış cinsiyet organlarına bakarız. Yine de, bu organların dışında, yani doğmuş erkek ve kız bebekler birbirlerinden farksızdır. İnsanların tipik kadın ya da erkek özellikleri, örneğin kıllı ya da kılsız vücut, göğüsler, ancak çocukluk dönemi bittikten sonra ortaya çıkar. Cinsler arasındaki ayrımın kesinlik kazanması, erkeklik ve dişilik özelliklerinin tam olarak belirmesi ise cinsel olgunluk döneminde, yani kişilerin kendilerinin de çocuk yapabildiği yaşlarda olur.
Doğada çift cinsiyetli canlılar olduğu gibi, cinsiyetlerini dönemsel olarak değiştirenler canlılar da vardır.
Genellikle doğada iki farklı cinsin bulunduğunu, erkek ve dişinin bütün canlı varlıklar için geçerli kutuplar olduğunu düşünürüz. Oysa bu bir yanılgıdır. Doğada çift cinsiyetli canlılar olduğu gibi, cinsiyetlerini dönemsel olarak değiştirenler canlılar da vardır. Ayrıca cinsler arasındaki farklılık da türden türe değişiklikler gösterir. Bazı canlı türlerinde dişi ile erkek arasındaki farklılık gözle görülemeyecek ölçüde belirsizken; bazılarında bu fark o kadar büyüktür ki, çok uzun bir süre bilim adamları erkekle dişinin ayrı hayvan türleri olduğunu bile düşünmüştür. Nazi Almanyası’nda antropologlar, kadınla erkek arasındaki fızyolojik farkları ortaya koyan ikincil cinsel özelliklerin beyaz Aryan ırkında belirgin olduğunu, buna karşılık siyah ırkta ve Asyalı sarı ırkta ikincil cinsel özelliklerin gelişmemiş olduğunu ve bu yüzden kadınla erkek arasındaki çok belirgin bir ayrım olmadığını öne sürmüşlerdir.
Doğada, dişiyle erkeğin insanlara oranla çok daha farklılaşmış olduğu canlı türleri vardır.
İnsanlarda dişi ve erkek anatomileri arasındaki fark, biyolojik nedenler kadar toplumsal ve tarihsel etkenler tarafından da belirlenmiştir.
Örneğin, hiçbir toplumsal koşullanma ve biçimlenmeye bağlı olmadığı ve tamamıyla kendiliğinden biyolojik gelişimin bir ürünü olduğu düşünülen kemik yapısı bile, gerçekte tarih içinde toplumsal etkenler tarafından belirlenmiştir. Erkeklerin toplum yaşamında daha aktif bir rol üstlenmeleri, kaslarını daha çok çalıştırmalarını sağlamış, kasların oluşturduğu basınç da kemiklerin daha girintili çıkıntılı bir yapı kazanmasına yol açmıştır. Şüphesiz, bu dönüşümler, insanın günümüzdeki görünümünü kazandığı çok uzun bir tarihsel süreç içinde gerçekleştiği için, birçok toplumsal – tarihsel olgu, insanların yerleşik biyolojik özellikleri durumuna gelmiş, öyle görülmeye başlanmıştır.
Temel Cinsiyet Özellikleri
ANATOMİ
Erkek ile Kadın arasındaki anatomik fark sanıldığı kadar fazla değildir. Erkek ve kadın vücudundaki cinsel sistemler arasında bile bir benzerlik vardır, hatta gelişimlerinin başlangıcında birbirinden farksızdır. Daha sonra insan vücudundaki yapısal gelişmeler, kadın ve erkek cinsel organlarını birbirini tamamlayacak şekilde değiştirir. Yine de, tam olarak gelişmiş bir kadın cinsel organıyla erkek organının bile aynı başlangıç noktasına sahip olduğunu görmek mümkündür. Bir insanın saç ve göz rengi, boy ve diğer bütün fiziksel özellikleri gibi cinsiyeti de, anne yumurtasıyla baba spermasının kromozom yapısı tarafindan önceden “programlanmıştır”; ama yine diğer özellikler gibi cinsiyetin de somut olarak belirmesi belli bir süre sonra olur. Bazı nadir durumlarda, bu cinsel gelişme yarıda kalabilir veya yetersiz olabilir. Bu durumda cinsel organlar ve özellikleri tam olarak gelişmemiş bireyler söz konusu olur. İnsanların cinsiyetini saptamak için belirli fizyolojik özelliklerine bakılır. Bu özellikler;
1. Temel Cinsel Özellikler, ya da Dış Üreme Organları (penis, erbezleri, dış ve iç dudaklar). Bunlar yeni doğmuş bebekte vardır ve bebeğin cinsiyetinin saptanmasını sağlarlar.
2. İkincil Cinsel Özellikler ise ergenlik sırasında ortaya çıkan ve cinsler arasındaki farklılıkları daha da belirginleştiren fızyolojik özelliklerdir.
Temel Cinsel Özellikler
En belirgin cinsel özellikler insanın üreme organlarıdır. Erkek ve kadın üreme organları dış görünüş açısından birbirinden çok değişikse de, kökenleri ve yapıları ortaktır. Üreme organlarının tam olarak gelişmesi ve asıl işlevlerini yapabilir duruma gelmeleri, ergenlik çağından hemen sonra bazı hormonların etkisiyle olur. Bu hormonlar yoksa ya da yetersizse, cinsel organlar da gelişimlerini tamamlayamazlar.
Anne rahmindeki ilk bir kaç hafta içinde, erkek embriyon da dişi embriyon da belirgin insani özellikleri olmayan küçük bir organizma durumundadır. Gelişmemiş bir başa ve ileride kol ve bacak haline gelecek olan organların ilkel biçimlerine sahiptir. Bunların yanısıra, embriyoda, üreme organının ilk hali olan bir doku da görülebilir. Bu doku, erkekte de dişide de aynıdır: ileride cinsel organın ortaya çıkacağı noktada bulunan ve üst kısmında bir çıkıntı (penisin ilk biçimi), altındaysa bir girinti (gelişmemiş vajina) olan bir doku parçasıdır.
Üçüncü ayın sonuna doğru erkek embriyo yavaş yavaş insana benzemeye başladığında o zamana kadar farklılaşmamış durumda bulunan cinsiyet dokuları da erbezleri haline gelirler.
Üstteki çıkıntı çok küçük bir penise dönüşürken alttaki oyuk da kapanır. Bu oyuk ya da girintinin yetişkin erkekteki kalıntısı, penis başından makata kadar uzanan belli belirsiz pembe bir çizgidir. Bu arada, üstteki çıkıntının her iki yanındaki deri parçaları da erbezi torbalarını oluşturmaya başlarlar ; aynı deri parçaları, dişide vulva’nın büyük dudaklarını oluşturur.
Erkek embriyo fetusa dönüşürken, üreme organları da bütün vücutla birlikte gelişmeye devam eder.
Normal olarak, yedinci ay ile dokuzuncu ay arasında, daha önce gövdenin içinde bulunan erbezleri torbaların içine inerler. Doğumla ergenlik çağı arasında, üreme organlarında büyük bir değişme olmaz. 12 ile 17 yaşlar arasında erkek çocukların üreme organlarında hızlı bir gelişme ve büyüme görülür; ilk meni gelmesi de bu dönemde olur. Aynı dönemde penisin çevresi de tüylenmeye başlar. Bütün bunlar, erkek çocuğun cinsel organlarının gelişmelerini tamamlamak üzere olduğunun göstergesidir.
Dişi embriyoda da, erkekte olduğu gibi önce bir çıkıntı ve altında da bir oyuk vardır.
Ancak, dişi embriyo geliştikçe, çıkıntı klitoris haline gelir, girinti de açık kalır ve vulva’nın küçük dudaklarıyla dölyolu ağzını oluşturur. Her iki yandaki deri parçaları da giderek büyük dudaklara dönüşürler. Erkekte erbezi haline gelen cinsiyet dokuları, dişi fetusta yumurtalıkları oluşturur. Doğumdan sonra, ergenlik dönemine kadar kız çocuğun cinsel organlarında daha fazla bir gelişme görülmez. 11 ile 13 yaşları arasında ise vulva üzerinde tüyler çıkmaya başlar. Kız çocuğun ilk adeti de bu dönemde olur.
İkincil Cinsel Özellikler
İkincil Cinsel Özellikler, ergenlik çağında, hormonların etkisi sonucunda ortaya çıkar. Bu özellikler kız çocuklarında erkek çocuklara oranla daha erken belirir. Ergenlik döneminde vücutta meydana gelen gelişme ve değişmeler bazan çok uzun bir süre içinde bazan da bir iki yıl gibi kısa bir süre içinde tamamlanır. Genel toplumsal koşullar, alınan besin türleri ve iklim koşulları bu gelişmeyi etkilemekle birlikte, esas belirleyici kalıtsal etkenlerdir; sarı ırkın erkekleri, beyaz ırka oranla daha adalesiz ve kılsız olur.
Erkekte, ergenlik döneminin ilk fizyolojik dönüşümleri, erbezlerinin büyümesi, penisin çevresinin kıllanması ve penisin kendisinin de büyümesidir.
Bu değişikliklerden kısa bir süre sonra da ilk meni gelmesi olur. Ancak bu ilk fışkırmada meni içinde hiç sperm hücresi olmayabilir; bu durumda meni sadece prostat bezlerinden gelen bir sıvıdan oluşmaktadır.
Ergenlik döneminde vücut hızla gelişir.
Omuzlar kalçalara göre daha genişler, göğüs kafesi büyür ve kol, bacak ve omuz adaleleri gelişir ve güçlenir. Penisin çevresindeki kıllar, bir ucu göbeğe uzanacak şekilde bir üçgen oluştururlar. Koltuk altlarında da kıllar çıkar. Ergenlik döneminin bir aşamasında, yüzde de sakal ve bıyık çıkmaya başlar. Üreme organları büyürken, hançere de genişler. Bu yüzden erkeklerin sesleri kadınlardan daha kalın olur.
Kadında ergenlik döneminin değişiklikleri ise : önce göğüsler büyümeye başlar; ardından vulva üzerinde tüyler belirir ve gittikçe kıvırcıklaşır. Bu tüyler, üst kısım yatay bir üçgen oluşturur.
ilk adet kanaması, genç kızda cinsel olgunluk döneminin iyice yaklaştığını gösterir.
Bu arada boy uzarken kalçalar da genişler. Göğüslerin omuzların, kalçaların çevresindeki yağlı doku, kadın vücudunun yuvarlak ve yumuşak bir görünüm kazanmasını sağlar. Kısa bir süre sonra meydana gelen ilk adet kanaması, genç kızda cinsel olgunluk döneminin iyice yaklaştığını gösterir. Başlangıçta adet dönemleri düzensizdir ve bazılarında yumurta üretilmeyebilir Başka bir deyişle, bir genç kız adet gördüğü halde çocuk yapma yeteneğinden yoksun olabilir. Normal olarak genç kız üreme yeteneğini tam olarak ilk adetten bu iki yıl sonra kazanır.
Kadınlarda, erkeklerde olduğu gibi hançere büyümez ve dolayısıyla seslerinde erkeklerdekine benzer bir kalınlaşma olmaz. Genel olarak, yetişkin kadınlar yetişkin erkeklerden daha kısa ve daha adalesiz olurlar.
Ergenlik döneminin sonunda kadının göğüsleri tipik yuvarlak ve şişkin biçimlerini almışlardır. Bu bakımdan, kadınların belirgin ikincil cinsel özelliği göğüslerdir. Ama süt üretimi ancak gebelikten sonra olacaktır.