GEBELİKTE BESLENMENİN ÖNEMİ
Gebelik, kadın için doğal fizyolojik bir olaydır. Gebe kadının beslenmesinde amaç, annenin kendi fizyolojik gereksinmelerini karşılayarak vücudundaki besin öğeleri yedeğini dengede tutmak, fetusun normal büyümesini ve salgılanan sütün gerektirdiği enerji ve besin öğelerini tam olarak karşılamaktır.
Annenin gebe kalmadan önceki beslenme durumunun doğacak bebeğin sağlığı kadar, annenin sağlığı açısından da önemi vardır. Anne sağlığının korunması açısından beslenmeye küçük yaşlardan itibaren önem verilmelidir. Ülkemizde sık görülen genç yaşta (yani 18 yaşından önce) anne olan kadın henüz kendisi büyüme çağını tamamlamadığı için sağlığı etkilenmektedir. Yine ağır fiziksel çalışma sürdüren kadınların zaten artmış olan enerji harcamalarına, bir de gebelik ve emziklilik eklendiğinden kadın kendi dokularını kullanmak durumunda kalmakta ve gebelik aralıkları kısa olduğundan, sağlığı daha da bozulmaktadır. Gebelikte bu durumlara bağlı olarak enerji ve besin öğeleri gereksinmesi artmaktadır. Artış miktarı annenin yaşadığı iklime, ısıya, beslenme ve fiziksel aktivite durumuna bağlı olarak değişmektedir.
GEBELİKTE GÖRÜLEN BESLENMEYE BAĞLI SAĞLIK SORUNLARI
Gebe ve emziklilerin beslenme sorunlarının başlıca nedenleri ekonomik güçsüzlük, bilgisizlik ve buna bağlı yapılan hatalı uygulamalar, kadının sosyal durumunun düşük oluşu, anne yaşının küçük olması, kadının ağır çalışma koşulları ve aile planlamasının uygulanmamasıdır. Gebelikte ve emziklikte bazı besinler inançlar nedeniyle zararlı kabul edilmekte ve tüketilmemektedir.
Anemi: Ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olan anemi özellikle demir ve folik asit yetersizliğine bağlı olarak görülmektedir. Gebe kadınlarda, hemoglobin düzeyi 11g/100mL. altına düştüğünde, demir yetersizliği anemisi tanısı konulmaktadır. Nedeni; Diyetteki demirin emilim oranının düşük olması (bitkisel kaynaklı besin oluşu), parazitler, gereksinmenin fazla oluşu, sık doğumlar, düşükler ve pikadır (toprak yeme). Ayrıca gebelik nedeniyle % 50 oranında artan plazma hacmine karşın, kırmızı kan hücrelerinin hacminin artışı ( % 20 artış) bu orana ulaşamamaktadır. Hemoglobin düzeyinin, 11-12 g./100 mL. arası olması en sağlıklı doğumu sağlamaktadır. Ülkemizde gebe ve emziklilerde ulusal düzeyde anemi oranı sırasıyla % 73.9 ve % 65.4 dür. Anemik gebelerde taşikardi, baş dönmesi, yorgunluk, bayılma, dudak ve alt göz kapaklarında soluk renk (normalde kırmızıdır), nefes almada güçlük, yüz ve bacaklarda şişme gibi belirtiler görülmektedir. Anemik annelerin bebeklerinde prematüre doğumlar, perinatal ve neonatal ölümler artmaktadır. Gebelikte artan demir gereksinmesini karşılamak için ek demir verilmesi, çinkonun kullanımını azaltmaktadır. Hemoglobin düzeyi 11g./100 mL. altına düşmeden, ek demir preparatlarının kullanılmasına gerek yoktur. Her öğünde C vitamini içeren besinlerin tüketilmesi, demir emilimini artırmaktadır. Her ay annenin hemoglobini ölçülmeli, aneminin önemi ve belirtileri anneye öğretilmelidir.
Kemik Dokusunun Harabiyeti (Osteomalasia):Gebe kadın yetersiz beslendiğinde kemik dokusunun yapımı ve sağlığı için gerekli olan kalsiyum, fosfor gibi mineralleri tüketmezse, yetersiz beslenmenin yanısıra D vitamini kaynağı olan güneş ışınlarından da yararlanamazsa kemiklerinden kalsiyum ve fosfor çekilir. Kemik dokusunun yapısı bozulur, erken çöküntüye sebep olur. Kemiklerden minerallerin çekilmesi sonucu oluşan hastalığa osteomalasia denir.
Toksemi :Gebelik toksemisi yetersiz ve dengesiz beslenen kadınlarda daha sık görülmektedir. Diyastolik kan basıncı 90 mmHg’nın üzerine çıktığında ( 6-9’uncu aylarda), bacaklarda ödem olduğunda proteinüri olmadan hafif preeklempsi ve proteinüri olduğunda ise ağır preeklempsiden söz edilir. Bunun için; Diyet protein, vitamin ve mineraller yönünden zenginleştirilir, tuzsuz diyet önerilir. Enerji normal düzeyde verilir. Gebe ve emziklilerde gözlenen diğer beslenmeye bağlı sağlık sorunları diş çürükleri, dişeti kanamaları, aşırı şişmanlık, endemik guatr, riboflavin yetersizliğine bağlı belirtiler ve ödemdir.
DİKKAT!
Anne ağırlık kazanamaz, hatta zayıflar. Anne vücudundaki besin öğeleri yedek depolarının dengesi bozulur. Anne ve çocuk sağlığı olumsuz etkilenir.
Anne kansız (anemi ) kalabilir. Toprak ve kil yeme de kansızlığı oluşturur.
Bacakları ve göz kapakları şişer. Bu durum yeterince protein tüketilmediğinin belirtisidir.
Çabuk yorulur, çalışma gücü azalır.
Hastalıklara sık yakalanır ve iyileşme süresi uzar.
Kemik dokusu harabiyeti görülür. Yetersiz beslenmenin yanısıra D vitamini kaynağı olan güneş ışınlarından da yararlanamazsa anne kemiklerinden kalsiyum ve fosfor çekilir. Kemikler yumuşar osteomalasia’ya neden olur.
Gebelik zehirlenmesi ( preeklempsi, eklampsi, toksemia ) görülür.
Anne ölümleri görülür.
Ölü doğum, erken doğum (prematürelik) cılız-zayıf çocuk doğumu, bedensel ve zihinsel özürlü çocuk doğumları görülür.
Gebe Kadınların Beslenmesi
Yemekler genellikle üç öğünde tüketilir. Gebeliğin ilk döneminde öğün sayısı artırılarak öğündeki yemek miktarı azaltılabilir. Gebeliğin ilk 3 ayında kadında aşerme varsa; bu durumda azar azar, sık sık ve susuz hazırlanmış besinler verilebilir.Yemeklere yoğurt ve limon eklenmesi tüketimi kolaylaştırır.
Süt içmeyen kadınlara yoğurt veya peynir önerilir. Ödem olduğunda yemeklere tuz konmaz. Yemekler arzu edildiği gibi hazırlanır. Kızartmalardan kaçınmak gerekir.
Hekim önerisi olmadan ilaç kullanılmaz. Alkol ve sigara kullanmak ise sakıncalıdır. Çay ve kahve öğünde değil, öğün aralarında tüketilmelidir. Gebe anne oruç tutmamalıdır. Yeterli D vitamini alması için yüzü, kolları, bacakları alabildiğince güneş görmelidir.